Eşine olan sevgisini ‘kördüğüm’ olarak anlatan, ona ‘göz bebeğim’ diyen bir Peygamberimiz (sav) var. O dünyayı teşrif eden en mükemmel insan ve peygamberdi ama aynı zamanda bir eşti.
Hz. Muhammed Mustafa (sav), peygamberliğinin ilk sırrını ona, yani kadına açtı. İlk vahyin habercisi oldu. İlk kelime-i şehadeti getirerek Müslüman olan bir kadındı. İlk namazı peygamberin arkasında bir kadın kıldı. Ve en önemlisi Allah’ın selam gönderdiği ve Resul’ün ümmeti olan o kadın Hz. Hatice’ydi.
Artık kadının dişiliği geri plana itilmiş, kişiliğiyle ön plâna çıkmıştı. Onun bir adı vardı.
Kur’an-ı Kerim’de sadece ‘ey erkekler’ denmiyor. ‘Mümin kadınlar ve mü’min erkekler’ denilerek kadın da erkekle eşit muamele görüyordu. Kadın arka planda kalmıyor. Erkekle yan yana oluyordu.
“Cennet annelerin ayakları altına seriliyordu. Kadın, Allah’ın kulu ve muhatabı Resulullah’ın ümmeti, erkeğinin kadınıydı. O adla şeref bulmuştu. Artık o adla anılıyordu.
KADINA ŞİDDETE SON VERDİ
Resulullah (sav) kadına öyle bir ad getirmişti ki, “İki şeye dikkat edin. Biri yetim hakkı diğeri kadın hakkı.” diyordu. Sadece bununla kalmayıp günümüz kadınlarının bile en muzdarip olduğu şiddeti yasaklıyor. Kadının baskı altında ezilmesine karşı çıkıyor ve “İnsanların en kötüsü ehli üzerinde baskı yapandır.” diyordu.
Kadınlara karşı o kadar nazik ve kibardı ki, eşine şiddetli konuşmamış, onları incitmemiş, onların haklarını en ince detaylarına kadar gözetmişti. Öyle ki, çok iyi yemek yapan komşusu bir gün onu yemeğe davet etti.
Peygamberimiz (sav), “Hz Aişe de davetli mi?” diye sordu. ‘Hayır’ cevabını alınca yemeğe gitmedi. Komşu ikinci günü “Hz Aişe’yi davet ediyoruz.” dediğinde ancak o zaman davete icabet etti.
Bir peygamber düşünün ki, ‘Veda Hutbesi’nde kadınlara iyi muamele edilmesini istiyor. Bir peygamber düşünün ki; ölüm anında kadınlara haklarına gözeterek davranılmasını tavsiye ediyor. Yeri geldiğinde keçi sağıyor, ayakkabılarını tamir ediyor. Yeri geldiğinde eşlerinin sıkıntılarına tebessümle çözümler buluyor.
EŞİNİN ELLERİNDEN TUTARDI
Peygamberliğin verdiği sıkıntı anında eşinin ellerinden tutarak ondan yardım istiyor; “Ya Aişe konuş, gönlümüz açılsın.” Aişe konuşurdu. Onun gözünün ve gönlünün huzura ermesi için konuşurdu. O mutluluğu, derdi sıkıntıyı paylaşmayı başkalarında aramaz, eşinde, evinde ve yuvasında arardı.
ANNENDİR, ANNENDİR!
Kadına o kadar değer veriyordu ki, bir gün bir adam gelerek Peygamberimiz’e sordu: “Güzel dostluk ve muhabbet beslememe insanlar arasında en lâyık olan kimdir? Peygamberimiz:
“Annendir.”
Ya sonraki?”
“Annendir.”
Son olarak kimdir:
“Annendir.” dedi. Ve son soru üzerine “babandır” cevabını verdi.
‘Beni seviyor musun?’
Peygamberimiz (sav) Hz. Aişe’ye
“göz bebeğim” diyordu.
Kadının bir adı da göz bebeği olmuştu.
Peygamberimiz’le yeni evlenmişlerdi.
Hz. Peygamberimiz’e sormuştu:
“Allah’ın Resulü beni seviyor musun?”
“Evet ya Aişe, seviyorum.”
”Beni nasıl seviyorsun?”
“Kördüğüm gibi.”
Aradan zaman geçti,
Hz. Aişe Peygamberimiz’e sordu.
“Kördüğüm ne halde?”
Peygamberimiz cevapladı:
“İlk günkü gibi…”