Kıskançlık, çoğu insanı rahatsız eden duygulardan biridir. Bu duygu bir insanı yitirmemek, bir ilişkiyi bitirmemek veya tehdit altında olduğunu düşünerek yaşanan ruhsal bir durumdur. Bundan başka, başka birinin sahip olduğu bir şeye sahip olma isteğini tetikleyen bir duygudur. Bu duygu insanlarda doğuştan meydana gelmez. Aksine sonradan öğrenilmiş olan, insanları etkisi altına alan, olumsuzluk oluşturan bir duygudur. Bunun ortaya çıkması kişinin kendini yetersiz hissetmesi ve öz güven eksikliği duymasından kaynaklanır. Bu duygu oluştuğunda yalnızlık, mutsuzluk, çaresizlik, öfke ve değersiz olduğunu hissetmek gibi duygular birlikte yaşanabilir.
Kıskançlık gelip geçici olabileceği gibi, tüm yaşamı olumsuz olarak etkileyebilecek şekilde yaşanabilir. Dozunda olduğu sürece hastalık olarak değerlendirilmeyen, sadece davranış bozukluğu sayılan bir durumdur. Bunu yaşayan kişiler, mutlaka bu duygularının yerinde olup olmadığını sorgulamalıdır. Çünkü kıskançlık, çoğunlukla insanların iç dünyalarından kaynaklanan abartılmış düşüncelerden oluşur. Bu duygu insanların doğasında olsa da, kişilerin bununla baş etmeyi öğrenmesi gerekir. Dozunda olduğu sürece ilişkileri canlı tutmaya yarayabileceği gibi, aşırılığı halinde ilişkilere zarar veren konuma geçebilir. Dozun aşılması durumunda, sürecin uzunluğuna göre, depresyon gibi ağır etkileri meydana gelebilir. Günümüzde evliliklerin sona erme sebepleri arasında ilk sırayı kıskançlıklar ve buna bağlı olarak uygulanan şiddet almaktadır.
Bu duygunun ikili ilişkilerde, özellikle evlilikte yaşanması için, üç kişinin varlığı gerekir. Buna sebep olan gerçek bir olay olabileceği gibi, tamamen hayal ürünü bir düşüncede olabilir. Bu duyguyu aşırı olarak yaşayan kişiler, her zaman bundan zarar görecektir. Normal seviyelerde yaşandığında, kıskanılan kişilerin bile bundan keyif aldığı görülürken, duyguda aşırılık olduğunda kıskanılan kişinin de bundan rahatsız olduğu görülmektedir. Erkeklerin genellikle özgüven eksikliği yaşaması, karşısındaki kişiye bezdirici şekilde kıskançlığa dönüşmektedir.
Kıskançlık kimleri etkisi altına alır?
Kişiler asla başkasını kıskandıklarını kabul etmek istemezler. Kıskançlığı kötü olarak kabul ederek, kendilerini etkilemediğini düşünürler. Fakat bu duygu insanların varlığı kadar gerçektir. İnsanların bulunduğu her konumda, kıskançlık var olacaktır. Hayvanlarda bile bulunan bir duygudur. Aksine içinde kıskançlık duygusu taşımayan kişi normal kabul edilmemelidir. Başkasını kıskanmadan yaşamını devam ettiren kişiler, hayatı anlamamış olanlardır. Kendimizden daha iyi durumda olanı kıskanmamak, sahip olamadıklarımıza sahip olanları görmezden gelmek, güzelliği göz ardı etmek insanlar için uygun olmayan davranışlardır. Herkeste eşit derecede olmasa da, genellikle özgüveni olmayan, kendini değersiz gören kişiler bu duyguyu daha yoğun olarak yaşarlar. Kadın ve erkekler bu duygularla farklı şekilde mücadele gösterirler. Kadınlar haklarından vazgeçerek, yapıcı olarak yaklaşırken, erkekler ise tehdit ve kaba kuvvete başvurarak sonuç elde etmeye çalışırlar. Kıskançlık kadın ve erkek ikili ilişkilerde yaşanabileceği gibi, ergenlik döneminde arkadaşlıklarda, çocuklar arasında, kardeşler arasında, iş ilişkilerinde yaşanabilir. Bu duygu nedeniyle kardeşinizden, eşinizden, arkadaşınızdan ayrılmak, olmaması gereken neticelerin önlenmesi kişilerin kendi çabasıyla gerçekleşecektir. Bunu yerine getiremeyenler, mutlaka profesyonel destek almalıdır.
Kıskançlık nasıl yenilir?
Bu duygunun etkisi altında olan kişiler, öncelikle ilişkilerini korumayı ve sürmeyi öğrenmelidir. Bu yüzden yapıcı olarak, tamamen kendinden özveride bulunmadan yaşamı paylaşmaya çalışmalıdır. Fakat kişiler böyle davranmayıp, öç alma duygularıyla hareket ederek, küserek, tehdit ederek, kaba kuvvete başvurarak ilişkiyi düzene sokmaya çalışırlar. Bu kişiler mutlaka öz saygılarını ve özgüvenlerini sağlamalıdır. Kendilerini değersiz, önemsiz, sevilmeyen ve sayılmayan bir kişi olarak görmemeleri gerekir. Bunun için bu kişilerin bir psikologdan yardım alması faydalı olacaktır. İlişkilerin doğru yöntemlerle düzene sokulması ve iç dünyasının rehabilite edilmesi bu sorundan kurtulmanın yolunu açar. Çocukluk çağında bu duygunun esiri olmuş olan kişiler, yetişkinlik dönemlerinde bunu daha yoğun yaşamaktadır. Bu yüzden özellikle çocukluk döneminde kardeşler arasında başlayan kıskançlıklarda, anne ve babaya büyük görevler düşmektedir. Çocukların ayaklarını yere basan kişiler olarak yetişmesini sağlamalıdırlar. Kıskançlık tadında olduğu sürece doğal bir ihtiyaç kabul edilmeli, dozu kaçan bir duyguya dönüştüğünde ise, olmaması gereken bir duygu olarak kabul edilmelidir.
Sorunlarınızın Daha Sağlıklı Çözümü Adına Profesyonel Danışmanlık Hizmeti
(Yüz-yüze veya Online Randevu) Alabilirsiniz.