Problemsiz bir dünya olmadığı gibi problemsiz evlilik de olmaz. Çünkü iki farklı insanın tek bir insan gibi düşünmesi, konuşması ve hareket etmesi imkânsızdır.
Fakat birbirini seven akıllı eşler, aralarındaki ufak tefek anlaşmazlıkları kolayca aşar. Bazıları ise kaderine küser, problemleri çözmeye yanaşmaz. O zaman da aralarındaki çatlak büyüdükçe büyür ve bir uçurum oluşur. Uçurumu aşıp bir araya gelemezler.
Eşinizle aranızda uçurumlar mı var ya da size mi öyle geliyor?
“Birçok yolu deniyorum; ama aradaki bu çatlağı kapatıp I uçurumu atlayarak onun dünyasına giremiyorum” mu diyorsunuz?
Hiç düşündünüz mü belki de yanlış yol deniyor, ters istikamete doğru yürüyorsunuz. Çünkü insan yüz kapılı bir saraya benzer. Yüz kapıdan birini mutlaka açabilirsiniz. Bunun için ne yapmak gerek?
Önce o sarayın kapılarını tanımaya çalışın. Hangi anahtarla açılabileceğini öğrenin. Eğer kapı çelikse yüz çeşit normal anahtar deneseniz de o kapılardan hiçbirini açamazsınız. Eşinizin de mutlaka kalbini açan bir anahtar vardır.
Yoksa siz o anahtarı bilmiyor musunuz?
Ya da o anahtarı bulmak için çaba mı sarf etmiyorsunuz? Sadece sarayın önünde durup “Açıl susam açıl” tekerlemesini mi tekrarlıyorsunuz? Şayet öyle yapıyorsanız boşuna beklersiniz. Çünkü bu tekerlemelerle kapılar; ancak masallarda açılır.
Evlilik uzmanlarının yapmış olduğu araştırmalarda yıllarca bir arada yaşayan eşlerin birbirlerini tanımadıkları tespit ediliyor. Daha doğrusu, onlara, sevgi dillerini öğrenmek bir yabancı dil öğrenmek gibi zor geliyor. Herkes kendi bildiği dili konuşup sonra da “Eşim beni anlamıyor” diye şikâyette bulunuyor.
Eşler genellikle kendi istediklerini karşı tarafa kabul ettirmeye çalışıyorlar. Eşinin beklentisini karşılamak yerine kendi isteğine göre davrananlar, matematik hocasının sorusuna şiir yazarak cevap veren öğrencinin durumuna düşüyor.
Başarı ve mutluluk istiyorsak Öğretmenin sorusuna kendi bildiğimizi değil; öğretmenin istediği cevabı verelim.