Bebeklikten ziyade çocukluk diye adlandırdığımız bu dönem Freud’un Psikoseksüel Kişilik Kuramına göre “anal” dönemin sonu ile “fallik” dönemin tümünü içermektedir. Erik Erikson’ın çocuk gelişimini 8 döneme ayırdığı Psikososyal Kişilik Gelişim Kuramına göre de “özerkliğe karşı kuşku/utanç” evresinin sonuna denk düşerken; aslında “girişkenliğe karşı suçluluk” evresinin de tamamını kapsamaktadır. Şimdi bu 2 farklı kuram ışığında 3-5 yaş çocukların psikolojik özelliklerine bakalım.
Artık bebeklikten çıkan çocuğun anneye bağımlılığının gitgide azalması ile birlikte kas becerilerinin de buna ek olarak gelişmesi çocuğun kendi yapabileceklerini anlamasıyla birlikte de özerk davranışlar geliştirmesi bu dönemin tipik özelliğidir. Freud’un anal dönem diye tabir ettiği, Eric Ericson’ın da Özerkliğe karşı Kuşku/Utanç evresi dediği bu dönemde kaslarını tutmayı öğrenen çocuk tuvalet alışkanlığı kazanmaya başlamış olur. Bu nedenle bu dönemde tuvalet eğitimi oldukça önemlidir. İşte bu dönemde çocuğun tuvaletini “tutmasını ve bırakmasını” öğrenirken anne ve babanın tutumu gelecekte çocuğun karakter oluşumu ile ilişkili olacaktır. Annenin ya da babanın çocuğun tuvalet eğitimini kazanması için baskı kurması onu suçluluğa itebileceği gibi tuvaletini nerede yaptığı ile hiç ilgilenmemesi de çok fazla özerkliğe yol açabilir. İşte bu nedenle bu dönem özerkliğinin yani çocuğun birey olarak hissetmesinin kazandığı ya da kaybedildiği dönemdir. Yani anne-baba çocuğun gelişimi ile ilgilenmiyorsa; çocuk kakasını nerede, nasıl yapacağına kendisi istediği gibi karar veriyorsa gelecekte narsist bir kişilik yapısı geliştirebileceği gibi anne-babanın çok otoriter olduğu durumlarda daha kuralcı, obsesif özellikler de geliştirebilir. İşte “tutma-bırakma” ile başlayan bu dönem gelecekte birey olarak kişinin parayı tutma-bırakmasına yani cimri ya da savurgan biri olmasına veya ağzından çıkan sözleri tutup-bırakmasına yani kendisini yetersiz içine kapanık bir birey olmasına ya da nerede, nasıl konuşacağını bilmeyen biri olmasına doğru evrilecektir. Sonuç olarak aradaki dengeyi ebeveynlerin iyi kurmasıyla birlikte bu dönemi başarı ile atlatan çocuklar gelecekte girişimci, özerk bireyler olabilmektedir.
3-5 yaş çocukları denilince aslında daha çok fallik ya da girişkenliğe karşı suçluluk evrelerinden bahsetmekteyiz. Bu dönemdeki çocuklar hemen her şeyi merak edip soru sorarlar. Bu sorular daha çok cinsiyet rolleri ile ilgili veya cinsellikle ilgili olabilmektedir. “Ben dünyaya nasıl geldim?” gibi. Meraklarını gidermek için soru soran çocuklara ilişkin anne babanın tutumu bu dönemde önemlidir. Bu dönemde çocuğun sorduğu sorulara sorduğu kadarıyla ve doğru bir biçimde cevap vermek gerekir. Buna ek olarak bu dönem çocuğun yaratıcılığının en fazla geliştiği dönem. Zaten Baldwin, Kalhorn ve Ereese’in (1945) yaptığı araştırmaya baktığımızda da bunun ne denli doğru olduğunu görebiliyoruz. Salt olarak ebeveynlerin baskın olduğu ailelerde büyüyen çocuklarda, yaratma yeteneği, yaratıcılık ve merakın eksik olmasında çocuğun anksiyete ve korkaklığının diğer çocuklara oranla daha fazla olabildiği bulunmuştur (Akt; Pakkan,2009). Bu nedenledir ki evdeki demokrasi çocuğun gelişiminde olumlu bir etkiye sahiptir. Yani ebeveynlerin çocukların sorularına cevap vermemesi onun yaratıcılığını köreltip merakını da yok edip gelecekte anksiyete ve korkaklığa da yer açacağından aslında Erikson’ın da dediği gibi girişimcilik karşısında suçluluğun galip gelmesine sebebiyet verebilir.
Bu bağlamda özetlersek meraklı olmak ve yaratıcı olmak eş güdümlü kavramlardır. Meraklılığın getirdiği soru sorma ve bu sorulara cevap arama eğilimi de bu yaştaki çocukların tipik özelliğidir. Çocukların sorduğu cinsellikle ile ilgili sorularda çocuğa doğru, net ve sorduğu kadarıyla bilgi vermemiz gerekebilir. Sorulardan kaçmanın bir çözüm olmayacağı unutulmamalıdır. Çünkü çocuğa ‘yanlış bir soru sordum’ izlenimi vermek onu suçluluğa itecektir ve bu da onun yaratıcılık duygusunu köreltecektir.